1 Kasım 1922 - Saltanatın Kaldırılması

Kurtuluş Savaşı’nın cephe bölümünü bitiren Mudanya Mütarekesi imzalandıktan sonra Lozan Konferansı hazırlıkları başlamıştı. Osmanlı Hükümeti adına Sadrazam Tevfik Paşa 17 Ekim'de barış görüşmelerine katılmak istediklerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bildirdi. 20 Ekim tarihli, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na hitap eden ikinci bir telgrafta Tevfik Paşa İstanbul Hükümeti ile Büyük Millet Meclisi arasında amaç bakımından bir birlik olduğunu, Sevr Antlaşmasını iptal ettirmek ve işgalin sonuçlarını ortadan kaldırmak için beraber mücadele edildiğini belirterek ulusal birliğin önemini vurgulamış ve vatan uğruna kişisel hırslardan vazgeçilmesi gerektiğini belirtmiştir. Telgraf Meclis’te büyük tepkiyle karşılandı. Bu durum İtilaf Devletleri’nin işine gelmekteydi çünkü Türk tarafı arasında ikilik çıkartarak cephede alınan yenilgiyi masada telafi etmek istiyorlardı. Mustafa Kemal Paşa hem TBMM açıldıktan bir gün sonra 24 Nisan 1920’de yaptığı konuşmada hem de 20 Ocak 1921 tarihli yeni Türk Devleti’nin ilk anayasasında egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu ilan etmişti ve artık İstanbul diye bir hükümeti tanımıyordu.

28 Ekim’de İtilaf Devletleri resmen iki hükümeti de barış konferansına davet ettiler. Bu haberin üzerine TBMM 30 Ekim’de toplandı. TBMM’nin gündemi Mustafa Kemal Paşa ve birçok milletvekilinin önerisiyle İstanbul Hükümeti’nin tasfiyesine yönelik 82 imzalı karar tasarısını görüşmekti. Önergede saltanatın kaldırıldığı belirtiliyordu. Saltanatla birleşmiş olan halifelik ise ondan ayrılacaktı. Yapılan hararetli görüşmeler neticesinde öne çıkan görüş; “Saltanat, halifelikten ayrılsın ve kaldırılsın. Halifeyi biz seçelim; saltanat ve halifelik birbirinden ayrılamaz. Bu nedenle, eğer Saltanat kaldırılırsa halifelik de kalkmış olur ki, böyle bir durum düşünülemez.” İlk gün görüşmelerden sonuç çıkmadı.

Mustafa Kemal Paşa’nın aktardığına göre milletvekillerinin büyük kısmı saltanatın kaldırılmasına karşı çıkmaktaydı. En başta da yakın arkadaşları olan Rauf Bey ve Refet Bey. Başta karara karşı çıkan Rauf Bey daha sonra Mustafa Kemal Paşa ile görüşüp fikrini değiştirdi. Görüşmelerin ikinci gününde saltanatla hilafetin ayrılamaz olduğunu düşünen birçok vekil karara karşı çıkmaya devam ediyordu. Söz alan Mustafa Kemal Paşa şunları söyledi: "Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakasa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milleti’nin hakimiyet ve saltanatına el koymuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak miyiz, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada toplananlar Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvaffak olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir."

Mustafa Kemal Paşa'nın bu çok önemli ve tarihi konuşması sonunda, Karma Komisyon'da görüşülen teklif hemen kabul edilmiş ve ivedilikle Genel Kurulda görüşülerek, 1 Kasım 1922'de 308 numaralı karar olarak benimsenmiştir. 1 Kasım 1922’de kabul edilen bu kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanatın kaldırılması kararlaştırıldı. Saltanat, 16 Mart 1920 İstanbul’un işgalinden itibaren sona erdirilmiş kabul edildi. Halifeliğin devamı ve Osmanlı Hanedanı’ndan birisinin Meclis tarafından bu göreve getirilmesi kabul edildi. Böylece, Osmanlı Devleti hukukî olarak sona ermiş ve Türk inkılâplarının en önemlilerinden biri gerçekleştirilmiştir. Saltanatın kaldırılması ile İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti istifa etti. Son padişah ve aynı zamanda halife ünvanının da sahibi olan Vahdettin, 10 Kasım'da son cuma selamlığına katılmış ardından can güvenliğini bahane göstererek 17 Kasım 1922’de İngilizlere sığınıp Malaya zırhlısı ile İstanbul’u terk etmiştir. Bunun üzerine Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile halife seçildi.

Saltanatın kaldırılması ve son Osmanlı padişahı olan Vahdettin'in ülkeyi terk etmesiyle birlikte 623 yıl hüküm süren Osmanoğlulları Hanadenlığı son buldu. Yeni Türk Devleti'nin önündeki engellerden sonuncusu da böylelikle kalkmış oldu. İki hükümeti de barış konferansına çağıran İtilaf Devletleri'nin ikilik çıkarma hayalleri suya düştü ve Türk halkının tek temsilcisinin TBMM olduğu kabul edildi.

Yorumlar

Henüz Yorum Yapılmamış

Yorum Yazın

Teşekkürler! Yorumunuz kısa bir süre sonra yayınlanacaktır.