15 Kasım 1983 - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kuruldu

Kıbrıs, Sultan II. Selim zamanında 1571 yılında Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından tarihte en çok şehit verdiğimiz savaşlardan birinin sonucunda fethedilerek ilk kez Türk toprağı oldu. Bu fetihten itibaren 307 sene Türk toprağı olarak kalan Kıbrıs, II. Abdülhamit zamanında askeri, ekonomik ve siyasi açıdan çok sıkıntılı günler geçirdiğimiz bir dönemde gerek giderek artan Rus baskısına karşı müttefik bulma amacıyla gerekse kendi imkanlarımızla elde tutmamızın zorluğu nedeniyle 4 Haziran 1878’de 50 yıllığına İngilizlere kiralandı. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ve Osmanlı ile İngiltere’nin karşı cephelerde olması sonucu İngiltere 1914’te Kıbrıs’ı ilhak ettiğini açıkladı. 

Kıbrıs’ta yerli konumundaki Türk ve Rum halkları arasındaki ilk sürtüşmeler 1920 yılında yaşanmaya başlandı. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ile karşı cephelerde savaşa giren Yunanistan, Osmanlı’nın savaşı kaybedip kazanan devletler arasında paylaşılmaya başlanmasıyla birlikte kendisine bırakılan bölgeleri işgal etmeye başladı. Bu durum da adadaki Rumlara fırsat doğurdu. Rumlar adayı Yunanistan’a bağlamak istiyorlardı ancak İngilizler buna müsaade etmediler. Bu hayalinden vazgeçmeyen Rum halkı Ekim 1931’de İngiliz hükümetine karşı ayaklandılar ancak Birleşik Krallık sert bir cevap verdi. Ayaklanan Rumlar olmasına rağmen ada üzerindeki yönetimini katılaştıran İngilizler adada Türk ve Yunan tarihinin anlatılmasını, bayraklarını ve ulusal kahramanlarının fotoğraflarını yasakladı. 

I. Dünya Savaşı’nın ardından koloniciliğin azalıp bitmeye başlamasıyla Rumlar yeniden adayı Yunanistan’a bağlama hayallerine kapıldılar. Adadan önce İngilizleri ardından Türkleri çıkartmak için planlar yapmaya başladılar. Bu planlarını uygulamak için EOKA adı verilen bir terör örgütü kurdular ve adayı Yunanistan’a bağlama hayallerine de ENOSİS adını verdiler. 1960 yılında Londra ve Zürih Antlaşmaları ile İngilizler adayı terk ettiler ve 16 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Bu antlaşmaların yapıldığı görüşmelerde Rum tarafını Başpiskopos Makarios, Türk tarafını ise Dr. Fazıl Küçük temsil etti. Türkiye, İngiltere ve Yunanistan garantör devlet oldular. Ancak adada huzur ortamı fazla uzun sürmedi. 

Adayı Türklerle paylaşmak istemeyen Rumlar, Türklerin yönetimdeki haklarını gasp etmeye kalkıştılar. 30 Kasım 1963 günü Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios 13 maddelik anayasa değişikliği önergesini sundu. Başkan Yardımcısı Türk’ün veto hakkının elinden alınması, Temsilciler Meclisi’nde ayrı çoğunluklar ilkesinin ortadan kaldırılarak kararların basit çoğunlukla alınması, ayrı belediyelerin ortadan kaldırılması gibi 1960 Anayasası’nda değişmez madde olarak yer alan maddeler de vardı. Kıbrıs Türkleri ve Türkiye bunu kabul etmeyeceğini açıkladı ardından ABD’de bu isteklerinden vazgeçmelerini istedi. Bunun üzerine Rumlar adadaki Türklere karşı saldırılara başladı. 21 Aralık 1963 günü de Kanlı Noel adı verilen katliamlar yaşandı. Bu olaylardan sonra Türklerin adadaki yönetim faaliyetleri sona erdi. 1967 yılına gelindiğinde Rumların saldırıları yeniden başladı. Yunanistan 15.000 askerini adaya yerleştirince Türkiye müdahale edeceğini açıkladı. İki ülkenin başbakanlarının toplantısından sonuç çıkmayınca Türkiye donanma ve çıkarma birliklerini harekete geçirdi, uçaklar adanın üstünde uyarı uçuşlarına başladı. Bu gelişmelerin ardından ABD arabulucu oldu ve Yunanistan askerini çekti, Türkiye harekatı durdurdu. 

1970li yılların başında Yunanistan yeniden hareketlendi. Enosis planının hala uygulanamaması ülkedeki askeri cunta yönetiminin hoşuna gitmiyordu. Bir darbe ile II. Makarios devrildi ve 15 Temmuz 1974’te adanın yönetimine Yunan subayların başında olduğu bir birlik geçti. Bu darbeye rağmen ada Yunanistan ile birleşmedi ve bağımsız bir devlet olarak devam etti. Türkiye bu gelişmenin hemen ardından Zürih ve Londra Antlaşmaları ile elde ettiği garantör hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 günü Başbakan Bülent Ecevit’in “Ayşe tatile çıksın!” parolasıyla Kıbrıs’a denizden ve havadan harekat başlattı.

Birliklerimiz adaya çıkartma yaptıktan hemen sonra adanın en büyük şehirlerinden Girne’yi ele geçirdi ve başkent Lefkoşa’ya yöneldi. 22 Temmuz’da Girne-Lefkoşa hattına sahip olundu. Ardından geçici bir ateşkes ilan edildi ve taraflar Cenevre’de bir konferansa davet edildiler. 25 Temmuz’da toplanan konferans 30 Temmuz’da sonuçlandı. Görüşmeden adada iki ayrı yönetimin oluşacağı kararı çıkmıştı ve taraflar Cenevre’de bu durumu netleştirmek için 8 Ağustos’ta görüşme kararı aldılar. Bu görüşmeye kadar Rumların Türklerin yaşadığı toprakları boşaltmaları gerekiyordu ancak Rumlar bunu ihlal ettiler ve saldırılarına devam ettiler.  

8 Ağustos’ta II. Cenevre Konferansı başladı. Taraflar adanın nasıl paylaşılacağı konusunda anlaşma sağlayamadılar. Bunun üzerine sahada kazanan Türkiye masada kaybetmemek ve Türk köyleri ile askerine olan saldırılara cevap vermek için 14 Ağustos’ta harekatı yeniden başlatmaya karar verdi. 14 Ağustos 1974 sabahı saat 04:30'da Kıbrıs'taki Türk birlikleri harekete geçtiler. Doğu yönünde başlayan bu saldırı harekâtını 15 Ağustos 1974'te Komando Tugayı ve Kıbrıs Türk Alayı Kuvvetleri'nin batı yönündeki saldırı harekâtı izledi ve Türk birlikleri Kıbrıs'ın kuzey kıyısında doğudan batıya doğru bir dörtgen çizmeye başladılar. Bu dörtgenin bir tarafı kuzey kıyısı, öteki kenarı ise Atilla Hattı olarak bilinen merkezi Lefkoşa olmak üzere doğuya ve batıya yayılan hattı. Varılması planlanan son hedefler doğuda Magosa, batıda ise Lefke idi. Çarpışmalar daha çok ilk gün ve OmorfoLefkeÇatalköy ve Ortaköy'de oldu. İkinci Barış Harekâtı'nın üçüncü günü sonunda Ada topraklarının %38'i ele geçirildi ve hedeflenen Magosa-Lefke hattına ulaşıldı. Ancak Rum kuvvetleri çekilirken geçtikleri Türk köylerini yakarak silahsız insanları katletti. Toplu katliamlar, harekâtın bitiminde ortaya çıkarıldı. 

18 Ağustos 1974 günü Kıbrıs Barış Harekatı başarı ile sonlandırıldı. Harekatın ardından Kıbrıs Otonom Türk Yönetimi kuruldu. Bu idarenin meclisinde oy birliği ile alınan kararın ardından 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Meclis'te kuruluş bildirisini Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Meclisi'nde yönetim başkanı ve federe devletin ilk devlet başkanı olan Rauf Denktaş okudu. Kurulan bu devletin ismi “federe” olsa da devletin kökleşmesi, halkın kısa ve uzun vadeli sorunlarının çözümü ve demokratik hayatın yerleşmesi için zorlu bir mücadele dönemi yaşanmıştır. 8 Haziran 1975’te KTFD Anayasası tamamlanmış ve halk oylaması ile yüzde yüze yakın onay görerek, yürürlüğe girmiş, biri 1976'da, biri de 1981'de olmak üzere iki genel seçim, iki de yerel seçim yapılmış, demokratik mekanizma çalışarak her devletin karşılaştığı sorunlar, demokratik parlamenter sistem içinde çözümlenmeye çalışılmıştır. 

Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi 8 yıl sonra 15 Kasım 1983’te kendi geleceğini tayin etme hakkını kullanarak oy birliği ile aldığı bir karar sonucunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti.

KKTC’nin kuruluş bildirgesini ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu. Bu yeni devletin ilanı başta adadaki Rumlar ve Yunanistan olmak üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin tepkisini çekti. Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. 13 Mayıs 1984’te de Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı. 

Bugün dünyadaki 193 ülkenin içerisinde KKTC’nin varlığını sadece Türkiye tanımaktadır. 

 

Yorumlar

Henüz Yorum Yapılmamış

Yorum Yazın

Teşekkürler! Yorumunuz kısa bir süre sonra yayınlanacaktır.