Paris Barış Konferansı’nın 25 Ocak 1919'da yapılan toplantısında; uluslararası barışı ve güveni sağlayacak ve devam ettirecek bir Milletler Cemiyeti kurulmasına karar verildi. Bu kararı yerine getirmek için özel bir komisyon kuruldu. Günümüzdeki Birleşmiş Milletler'in temeli sayılabilecek olan bu organizasyon Cemiyet-i Akvam (Milletler Topluluğu), I. Dünya Savaşı'nın ardından İsviçre'de 10 Ocak 1920'de kuruldu. Amacı, uyuşmazlıkları barışçı yollardan çözmek, uluslararası işbirliğini geliştirmek ve böylece barış ve güvenliği koruyarak yeni savaşları önlemekti. Ancak Milletler Cemiyeti gerçekte savaşı kazanan devletlerin savaş sonrasındaki statükoyu korumak, diğer bir deyimle kazançlı konumlarını sürdürmek amacıyla kurdukları bir örgüttü. Ancak yine de böylesine evrensel nitelikte uluslararası bir örgütün ilk kez kurulmuş olması insanlık tarihinde büyük bir aşamaydı.
Komisyon tarafından hazırlanan nihai Milletler Cemiyeti Sözleşmesi, 28 Haziran 1919 tarihinde imzalanan Versay Barış Antlaşması ile kabul edildi. Versay Barış Antlaşması'nın 10 Ocak 1920 tarihinde, yürürlüğe girmesiyle, Milletler Cemiyeti kurulmuş oldu. Cemiyet altı gün sonra, 16 Ocak 1920'de Paris'te ilk konsey toplantısını gerçekleştirdi.
Cemiyetin kurucuları başlangıçta savaştan yenik çıkan devletleri ve Türkiye’yi üye olarak almamışlardı. Ancak 1930’lu yıllara gelindiğinde uluslararası politikada meydana gelen hızlı değişmelerin sonucu olarak bu ülkeleri de üye olarak kabul etmeye başladılar.
Birinci Dünya Savaşı galip devletleri Versailles, Saint Germain, Trianon, Nevilley Antlaşmaları ile sağlanan durumun (Status Quo) korunmasına çalışarak antirevizyonist grubu meydana getirmişlerdi. Buna karşılık Almanya ve Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerinden olmasına rağmen umduğunu bulamayan İtalya, Versailles Antlaşması’nda kaybettiklerini tekrar alma çabasına girerek revizyonist grubu oluşturmuşlardır. Türkiye, Lozan’da Misak-ı Millî ilkelerini tam manasıyla gerçekleştiremediği hâlde antirevizyonist devletlerin yanında yer almayı tercih etmiştir.
Bu politik kararda iki sebep etkilidir. İlki “Türkiye’nin emniyetini gaye tutan hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir sulh istikameti bizim düsturumuz olacaktır” ilkesinin benimsenmiş olmasıdır. Diğeri ise Millî Mücadele döneminden itibaren Türkiye’nin kuvvetli bir müttefiki olan Rusya’nın Alman ve Japon tehlikelerine karşı antirevizyonist gruba yönelmesidir. Bu yöneliş Türkiye’yi de bu yönden etkilemiştir. Türkiye başlangıçta gerek Musul Meselesi’nde Milletler Cemiyeti’nin taraflı tutumunun, gerekse Sovyetler Birliği’nin cemiyete bakışının olumsuzluğu yüzünden cemiyete giriş için müracaat etmemişti. Ancak, 1930’dan sonra Türkiye’nin milletler arası politikada ağırlığını arttırması, statükocu devletlerle meselelerini halletmesi Milletler Cemiyeti’ne üyelik için davet edilmesine yol açmıştır.
15 Nisan 1932 tarihinde Milletler Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı M. Comert, Dışişleri Bakanlığı, Milletler Cemiyeti Şube Müdürü Aptülahat Bey ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin bir davet gelmesi durumunda örgüte katılabileceği görüşünde olduğunu öğreniyor, davet beklemesi yerine Türk hükümetinin yasal yükümlülüklere uyarak gerekli başvuruyu yapması gerektiğini belirtiyordu. Yardımcısıyla görüşen genel sekreter kendisinin de aynı görüşte olduğunu belirtiyor fakat Türkiye’nin cemiyete üyeliğinin hükümlerin delinmemesinden daha önemli olduğuna karar vererek ve “Türkiye’nin katılım biçimini görüşmek üzere” genel kurulu, 1 Temmuz 1932’de özel olarak toplantıya çağırıyordu. Teşkilatın 6 Temmuz 1932 tarihli genel kurulunda İspanya temsilcisinin teklifi ve Yunan temsilcisinin desteği ile daveti öngören bir tasarı kabul edilmiştir. TBMM, 9 Temmuz’da daveti kabul etmiş, 18 Temmuz 1932′de alınan genel kurul kararıyla Milletler Cemiyeti’ne giriş tamamlanmıştır. Bu karar ile Türkiye Cumhuriyeti davet üzerine cemiyete üye olan ilk devlet oldu.
Sovyetler Birliği ise Türkiye’nin kendisinden uzaklaşarak batılı devletlerle işbirliğine girişmesinden hoşnut olmadı ve gerek Nazi Almanya’sının doğuşu, gerekse Japonya’nın Mançurya’ya saldırması karşısında 1934 yılında Milletler Cemiyeti’ne girdi.
26 yıl süreyle Dünya milletlerine hizmet veren bu cemiyet tüm çabalara rağmen II. Dünya Savaşı'nın çıkmasını engelleyemedi. Savaş sonrası 18 Nisan 1946'da Cenevre'de toplanan konferans, XXI. Genel Kurul Toplantısıyla cemiyetin dağılmasına karar verdi
ogusan kılıç arslan
allah