Hz. Muhammed’in vefatından sonra başlayan halifeler döneminin üçüncü ismi Hz Osman’dır. Halifelik makamı İslam dünyasında görüş ayrılıklarına sebep olan bir konuydu. Hz. Osman halifelik döneminin ilk altı senesinde kendisinden önce gelen Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer gibi hemen herkes tarafından destek gören bir isimdi. Ancak halifeliğinin ilerleyen yıllarında İslam Devleti’nin önemli makamlarına ailesinden ve yakın çevresinden isimleri atadığı, davalarda ailesinin lehine usulsüz kararlar çıkarttığı iddiaları artmaya başladı ve başta Hz. Muhammed’in damadı olan Hz. Ali olmak üzere birçok kesimin tepkisini çekti. İslam dünyasında ilk ciddi görüş ayrılıkları yaşanmaya başladı.
656 yılında Mısır, Basra ve Kufe gibi şehirlerden gelen ve Hz. Osman’ın halifeliğine karşı olan isyancılar Medine yakınlarındaki Zi-Huşub mevkisinde toplandılar. Hz. Osman’ın isteği ile aracı olan Hz. Ali isyancıları ikna edip geri çevirdiyse de Mısır’dan gelen topluluk dönüş yolunda Hz. Osman’ın yeğeni ve damadı olan Mervan’ın kendilerinin ölüm emrini verdiği mektubunu ele geçirince geriye döndüler. İsyancılar Hz. Osman’ın evini sararak ya halifeliği bırakmasını ya da Mervan’ı teslim etmesini istediler ancak üçüncü halife bu isteğe yanaşmadı ve isyancıların evini basması sonucu şehit edildi.
Hz. Osman’ın katledilmesinin ardından Hz. Ali dördüncü halife seçildi. İçlerinde halife adaylarından olan Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam’ın da olduğu Müslümanların büyük kısmı da yeni halifeye biat etti. Ancak bu durum uzun sürmedi. Hz. Ali kendisine vali ve yönetici atamalarında acele etmemesi şeklinde verilen tavsiyelere uymadı. Hz. Osman zamanında atanan isimleri görevlerinden almaya, bazı ailelere devlet işlerinden el çektirmeye başladı. Halifelik seçiminde isimleri öne çıkan Talha ve Zübeyr de uzun süredir Basra ve Kufe valiliklerini istiyordu ancak Ali onların da isteklerini görmezden gelince tepki gösterenlerin sayısı artmaya başladı. Bu iki isim istediklerini alamayınca Mekke’ye giderek Hz. Aişe’ye katıldılar. Aişe, Osman’a karşı isyan başlayınca hac için Mekke’ye geçmişti. Hz. Muhammed zamanında yaşandığı iddia edilen bazı olaylar nedeniyle Ali ile arası açık olan Aişe, Osman’ın katledilmesinden sonra katillerin yakalanıp cezalandırılması konusunda yavaş davrandığı gerekçesi ile Ali’ye karşı iyice tavır almıştı. Daha önce Osman hayattayken hakkında “O kitabın hükmünü çiğnemiştir.” diyen Hz. Aişe, halifelik Ali’ye geçince Osman’ın mazlum olarak öldürüldüğünü söylemiştir. Osman’ın akrabası olan ve halifelik makamında gözü olan Şam Valisi Muaviye de Osman’ın ölümünden Ali’yi sorumlu tutmuş ve kanını talep etmişti. Ayrıca görevden alınan valilerin önemli bir kısmı da akrabalarıydı. Muaviye, Talha ve Zübeyr’e mektuplar yazarak bu isimleri kendi safına çekerek isyan başlatmalarını sağladı. Bununla da yetinmeyip katledilen halifenin kanlı gömleğini Şam halkını isyana itmek için camide teşhir etmeye başladı. Mısır Valisi olan Amr bin As da görevini bırakarak Muaviye’nin yanına Şam’a giderek safını belli edenler arasına katıldı.
Ali ise kendisine ilk ve en sert tepkiyi veren Muaviye’ye karşı savaş hazırlıklarına başlamıştı. Bu arada Basra Valisi Abdullah da Muaviye tarafından kışkırtılan Talha ve Zübeyr ile birlikte Mekke’ye giderek Aişe’ye katıldığını ve Osman’ın kanını talep ettiğini ilan etti. Ardından beraber Basra’ya geçerek Ali’ye karşı hazırlıklara başladılar. Bu haberin duyulması üzerine Ali Basra’ya girmelerine engel olmak için harekete geçti ama geç kalmıştı. Basra halkı da Aişe’nin safına geçmişti. Bunun üzerine Ali, Nehcü'l-Belaga’nın 172. hutbesinde bu noktaya değinerek şöyle buyurdu: “Çıkıp Resulullah’ın hürmetini oraya buraya sürüklediler; bir halayığı satın alıp götürür gibi onu alıp Basra'ya götürdüler. O ikisi kendi kadınlarını ise evde sakladılar. Resulullah’ın haremindeki zevcesini kendileri ve başkaları için meydana çıkardılar, isteyerek ve zorlama olmaksızın bana biat etmiş bir ordu ile yollara düşürdüler. Basra’daki valime, Müslümanların beytülmâlinin koruyucularına ve diğer ahâliye saldırdılar; bir kısmını işkenceyle, bir kısmını da hileyle öldürdüler.”
Ali komutanlarından Malik-El Eşter’in komutasında 10000 askerini önden göndermiş iki gün sonra da kendisi komuta ettiği 10000 askerle yola çıkarak ordusunu birleştirmiş ve 20000 kişilik bir güce ulaşmıştı. Ordusu ile birlikte Basra’ya yaklaşan halife şehrin dışında Zaviye denilen mevkide konakladı. Muaviye bizzat savaş meydanına gelmedi ancak onun kışkırttığı isimlerin desteğiyle Aişe’nin ordusu 30000 kişilik bir güce ulaşmıştı. Müslümanlar arasında savaş yapılmasını istemeyen Hz. Ali buraya geldikten sonra Aişe ve yanındakilere elçi gönderdi. Savaşılmasını istemeyen Hz. Aişe gelen elçinin Ali’ye biat edip ikilik çıkarmamaları durumunda Osman’ın katillerinin cezalandırılmasının daha kolay olacağını belirtmesi üzerine ikna olmuş ve yanındaki Talha ve Zübeyr’i de buna ikna etmişti. Ancak Zübeyr’in oğlu Abdullah babasını korkaklıkla itham etti. İki tarafın liderleri de ordusuna karşı taraftan bir hareket olmadıkça savaşı başlatmamalarını emretmesine rağmen nasıl başladığı bilinmeyen bir şekilde savaş başladı. En yaygın iddia ise Osman’ın katilleri arasında olan bazı isimlerin barış sağlansa bile cezalandırılacaklarını düşünüp Hz. Ali’nin ordusuna saldırdığı yönündedir.
Savaş başladıktan sonra da Ali ve Aişe askerlerini sakinleştirip savaşı durdurmaya çalıştılar ancak başarılı olamadılar. Savaşın en şiddetli çarpışmaları devesinin üzerinde olan Aişe’nin bulunduğu kısımda cereyan ediyordu. Bu kısma bir sürü ok atıldı, aralarında Talha’nın oğlunun da bulunduğu 70 kişi can verdi. Yine bu ok yağmurunda Aişe’nin devesi de isabet aldı ancak kendisi herhangi bir yara almadı. Savaşın burada yoğunlaştığını gören Ali devenin öldürülmesini emretti. Adını Aişe’nin Asker isimli devesi üzerinde savaşı idare etmesinden alan Cemel Muharebesi, devenin öldürülmesiyle sona ermiştir. Devenin ölmesi ile Aişe de yere düşmüş ve bizzat Ali tarafından korumaya alınmıştır. Aişe burada Ali’ye "Sen galip geldin, artık müsamahalı davran" demiştir. Aişe'nin savaş meydanındaki en önemli destekçilerinden Talha savaşın henüz başında bir okla ölürken, Zübeyr ise savaş meydanından kaçarken yakalanıp öldürüldü.
Savaşı kazanan Ali’nin ordusundaki kayıp 5000 civarı iken Aişe’nin ordusundaki ölü sayısı 13000’dir. Savaşın bitmesinin ardından Hz. Ali başta Hz. Aişe olmak üzere esirlere iyi davranmış ve ordusuna da yağma yapılmaması emrini vermiştir. İslam dünyasında yaşanan ilk iç savaş olma özelliğini taşıyan bu talihsiz olay İslam dünyası için bir kilometre taşı kabul edilir. Bu savaşla birlikte İslam aleminde bölünmeler başlamıştır.
Henüz Yorum Yapılmamış